Türkiye’nin ‘gücü’nü doğru okumak

Son 10 yılda yaşanan bölgesel gelişmelerin tümü, birbiriyle ilişkilendirilerek, incelendiğinde, Türkiye’nin artan ‘oyun kurucu’ gücü, ‘kangren’ olmuş sorunların çözümü açısından ‘anahtar’ bir rol üstleniyor; çözüme odaklı çabaların ‘hızlandırıcı’sı bir etkiye sebep oluyor. Gazetemiz Ankara temsilcisi Okan Müderrisoğlu’nun cumartesi günkü yazısında dile getirdiği önemli bir perspektif, Mevlana’ya “bakmakla görmek arasındaki fark nedir?” diye sorulduğunda, Mevlana’nın “senin baktığına herkes bakıyor ama ya görebildiğini herkes görebiliyor mu?” cevabıydı.

Bu bakış açısını, ‘gönül gözü’nü, Müderissioğlu’nun ifade ettiği gibi, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın vizyoner liderliğinde, Bakan Albayrak’ın koordinasyonunda yürütülen ‘Yeni Nesil Milli Ekonomi’nin inşa sürecindeki yol haritasını doğru algılamak için kullanmak mümkün olduğu gibi; yine, Türkiye’nin diplomasinin tüm imkan ve kabiliyetlerini seferber ederek, coğrafyasında bir ‘Barış Kuşağı’ oluşturma sürecindeki mücadelesini, ‘yumuşak’ ve ‘sert’ güç unsurlarıyla sahadaki başarısını, etkisini, sonuç alabilme kabiliyetini doğru okumak için de kullanmak mümkün.

Türkiye’nin Afrika’dan Orta Asya’ya, Kafkaslar’dan Balkanlar’a oluşturma gayretinde olduğu ‘Barış Kuşağı’ oluşturma süreci, Avrasya’da ‘kapsayıcı kalkınma’ya dayalı, ‘kazan-kazan’ ilkesine dayalı yeni bir ilişki seti oluşturma mücadelesi, ilginçtir, ‘görmeyen’ gözler açısından, görüpte ‘manipüle’ etmeyi tercih eden kimi bölge aktörlerinin ve küresel güçler tarafından çeşitli yakıştırmalarla değersizleştirilmeye, Türkiye olmayacak bir serüvenin peşindeymiş gibi gösterilmeye çalışılıyor. Oysa, Türkiye’nin kendini ‘eksenleştirme’ kabiliyeti, ‘kapsayıcılık’ becerisi, ‘toplumsal barış ve huzur’u oluşturma yetkinliği genetiğimize ‘silinmeyecek’ şekilde işlemiş meziyetlerimiz ve ‘imparatorluk’ mirasımız.

Yazının devamı için TIKLAYINIZ!