Türkiye için ‘ezber’leri bozma zamanı

‘Kovid-19’ küresel virüs salgınının dünya ekonomisinin önde gelen aktörlerine öğrettiği en temel husus, bundan sonra piyasa ve ticarette ‘kesin kurallar’ın mümkün olmadığı gerçeği. 1990’lı yılların sonlarından bu yana Stiglitz, Krugman gibi iktisat alanında saygın isimlerce ‘ana akım’ olarak bilinen neoliberal ortodoks yaklaşım detaylı bir şekilde sorgulanmakta. Ekonominin üretim ve ticaret kanadı ile finans kanadı arasındaki ilişki setini de, piyasaların işleyiş mekanizmasını ‘dogma’larla, ‘ezber’lerle kabul eden neoliberal ortodoks anlayış, 1929 büyük buhranına sebep olması sonrasında, dünya ekonomisine ikinci bir şoku da 2008 küresel finans krizinde yaşattı. Bu durum, ekonomi eğitimini de, rijit bir doktrin olarak neoklasik ve neoliberal görüşün öğretilerinin dayatılması nedeniyle, yeni nesil için daha sıkıcı hale getirmiş durumda.

Neoliberal ortodoks yaklaşımın en önemli hendikaplarından birisi, bir ‘gelişmiş ekonomi’ yaklaşımı olması. Bu nedenle, Türkiye gibi önde gelen gelişmekte olan ekonomilere, bilhassa 21. Yüzyıl’ın karmaşık ve çok katmanlı ekonomi-politik ilişki düzeninde ‘neoliberal ortadoks’ anlayışı dikte etmeye çalışmak iktisat alanının akademik kanadında ağır eleştirilen bir tartışma konusu. Bu nedenle, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın liderliğinde, 2020 ile 2030 arası küresel ekonomi-politik yeni bir ‘tasarım süreci’nden geçerken, neoliberal ortodoks yaklaşımın ‘tartışılmaz ezberler’e dayalı anlayışını sorgulayıcı ve yıkıcı, ‘yeşil kalkınma devrimi’ne dayalı yeni bir ekonomik yol haritasının inşası, Türkiye Ekonomisi’nin sürdürülebilir büyüme, sürdürülebilir üretim, sürdürülebilir istihdam ve sürdürülebilir ihracat stratejileri açısından hayatı önem arz etmekte.

Yazının devamı için TIKLAYINIZ!