Ticaret Savaşları, küresel hegemonya ve Türkiye’nin payı

Syracuse’de son gecemi bir dilim Amerikan pizzası (450 gram salça, peynir ve et, ekmek bulamazsınız içinde), şekersiz Ice Tea ve YouTube’da dört yılda sadece 564 tık alan bir scifi-zombi-horror-porn filmi seyrederek kutladım. Bir kaç saat sonra AmTrack treniyle (yolculuktan sağ kurtulma şansım %55 civarında) New York City’ye geçip, fon yöneticileri ve bilumum uzmanları ziyaret edeceğim.

Onlara anlatacağım hikaye Türkiye’nin uzun soluklu bir siyasi dengeszilik ortamına girdiği. Erdoğan’ın iktidarı bitebilir, ama AKP’nin bitmedi. Erdoğan ya ortodoks ekonomi ve IMF programını benimseyip Batı’yla bir kez daha dost ve müttefik olacak, ya da kendi partisi tarafından alaşağı edilecek. Erdoğan gibi savaşçı bir lider de kolay teslim olmaz.

Türkiye açısında beni en çok ürküten bu iktidar kavgası, ne seçimler ne de S-400 ve Suriye meseleleri. Kendi iç kavgasına odaklanmış bir AKP, Ticaret Savaşları olarak nitelendirilen ama aslında ABD-Çin ve Rusya arasındaki küresel hegemonya güreşinin kodlarını okuyamadığı gibi, safını da geç tayin edebilir. Hatalar, hem siyasi hem de ekonomik olarak çok ağır zarar getirebilir.

Ticaret Savaşı Trump’ın hödük beyninden çıkan Çin’in hızlı büyümesinin önüne geçmek için kullanılan aptalca bir silah. Çünkü Amerikan halkını da vurduğu gibi çevredeki günahsızları dinamit yemiş balık gibi beli havada su yüzüne atıyor. Fakt, ABD derin devlet müessesi açısından Ticaret Savaşları elverişli bir araç, çünkü arkasında yatan çok cepheli global hükümranlık kavgasını gizliyor. Trump’ın Putin aşkı ve Özel Savcı Mueller’ın ne sonuç verdiği hala anlaşılamayan Trump’ın seçim kampanyası ekibinin Rusya’yla ilişkileri soruşturması da öyle. ABD açısından Putin Xi Jinping’e göre çok daha tehlikeli bir düşman ve muhakkak halledilecek.

Devamı için TIKLAYINIZ!