Shinzo Abe’nin ardından

Japonya gibi silah sahibi olmanın, silah kullanımının çok ciddi kurallarla yönetildiği bir ülkede, Shinzo Abe gibi Japonya’nın yakın dönem siyasetine çok değerli katkı sağlamış, dünya siyasetçileri arasında önemli bir yer edinmiş bir ismin bir meczup tarafından öldürülmüş olması tüm dünya için ağır bir şok. Japonya, hiç kuşkusuz, ülke siyasetine, Japonya’nın Asya-Pasifik’in de ötesinde, küresel siyasette artan ağırlığına ve gücüne başbakanlığı döneminde hayli değerli katkılar sağlamış bir liderini kaybetmenin gerekçelerini derinlemesine inceleyecektir. Bununla birlikte, Abe’nin başbakanlığı döneminde, Japonya’nın 2. Dünya Savaşı’ndan bu yana elde ettiği en önemli ‘öne çıkış’ sürecinin devamlılığı adına da yoğun bir çaba da ortaya konacaktır, hiç kuşkusuz.

Shinzo Abe’nin Türkiye’nin Avrasya’daki tartışılmaz önemi ve başta Afrika olmak üzere, Orta Asya’da, Balkanlar’da, Orta Doğu ve Körfez’de iki ülke şirketlerinin birlikte yürütebilecekleri projeler ve stratejilere yönelik samimi çabaları ve girişimleri de hiç kuşkusuz hafızalarımızdan silinmeyecek. Türkiye gibi imparatorluk geçmişi köklü ve güçlü bir ülke olan Japonya adına, Abe’nin, tarih ve siyaset alanındaki akademisyenler tarafından ‘tarihsel revizyonizm’ olarak adlandırılabilecek mücadelesi, Japonya’nın Asya-Pasifik ve dünya siyasetindeki ağırlığının, dünya ekonomisindeki vazgeçilmezliğinin tarihsel perspektifinin gözden geçirilmesi ve yeniden tanımlanması suretiyle, Japonya’nın geleceğini temsil eden genç nesillerin ülkeleri için artık yeni bir okuma, yeni bir anlayış ve yeni bir vizyon oluşturmak anlamına geliyordu.

Yazının devamı için TIKLAYINIZ!