Otorite’si olmayan paralar dönemi

21. Yüzyıl’ın en çok dillendirilen yönlerinden birisi olan ‘Dijital Çağ, ‘dijital’ paraları, günlük hayatı kolaylaştıran, teknolojik platformlar üzerinden gerçekleştirilen her türlü dijital ve mobil ödeme imkânını hayatımızın bir parçası yapmış durumda. Son derece karmaşık bir ‘şifreleme teknolojisi’ sayesinde üretilen ‘kripto para’lar da popülaritesini her geçen gün arttırmakta.

Başlangıçta, dünya vatandaşlarının hayli geniş bir bölümünün uzak durmayı tercih ettiği ‘kripto’ paralar, bugün ulaştıkları değerlerin bir hayli uzağında, oldukça düşük değerlerle işlem görürken, o dönemde ‘kripto’ paralara yatırım yapmış olan belirli bir kesim, özellikle 5-6 yıl gibi bir zaman dilimi içerisinde büyük bir değer sıçraması yaşadı. Temmuz 2010’da ilk kez alım satım işlemi yapılmaya başlanmış olan bitcoin in fiyatı 0,08 dolardı. 2021’in ilk günlerinde 42 bin doları görerek herkesi şaşırtan Bitcoin, bir hafta sonunda 12 bin dolar birden değer kaybederek 30 bin dolara iniverdi. Bitcoin değer kaybetse de, bir günde yapılan işlem hacmi 11 milyar dolarla rekor kırdı.

İnsanoğlunun ‘yeni’ye olan merakı on binlerce yıldır süre gelmekte. Özellikle de, ‘1 koy 5 al’ sevdası en güçlü saik diyebiliriz. Bu nedenle, ne 1634 ile 1637 arası ‘lale soğanı’ spekülasyonu, ne de bugün Bitcoin’in fiyatındaki büyük oynamalar bizi şaşırtmıyor. Ekonomi bilimi, para talebini iki temel gerekçeye, işlem saiki ve para saklama ‘tasarruf’ saikine bağlarken, Keynes 3. bir neden olarak ‘spekülasyon saiki’ni eklemiş. Bu nedenle, geçtiğimiz hafta itibariyle, piyasalarda günlük işlem görmeye başlamış dijital ve kripto para sayısının 60’a ulaşması bizi şaşırtmamalı. Keynesyenci, muhafazakar bir iktisatçı olarak, kripto paralara mesafeli olmam normal. Bununla birlikte, artık hayatımızın öyle vazgeçilmez bir ilgi alanı ki, merkez bankaları da, uzunca bir direnişten sonra, ‘dijital para’ çalışmalarını hızlandırdılar.

Yazının devamı için TIKLAYINIZ!