Niall Ferguson: Annus Horribilis (Felaketler Yılı)

İskoçya’nın yetiştirdiği en önemli düşünürlerden biri olan Niall Ferguson’un Bloomberg için kaleme aldığı “The World’s Cascade of Disasters Is Not a Coincidence” (Dünyanın yaşadığı felaketler zinciri tesadüf değil) başlıklı makale FÖŞ için gerçekten bir “Uyan ve kahveyi kokla” anı oldu. Çoktandır kafamda bölük pörçük düşündüğüm bir çok bağımsız süreci tek bir çerçevede toparlamamı sağladı Ferguson.

Güzel Türkiyemiz’in de doğal ve AKP yapımı afetlerden kırıldığı bu günlerde Ferguson’un tezlerini size yansıtmanın hayatımızı tayin edenin “kader” değil Tabiat Ana’nın kendini koruma refleksi olduğunu görmek açısından önemli olduğunu düşünüyorum.

Ferguson’un makalesinde iki temel tez buldum. İlki, dünya nüfusu tabiatın taşıyabileceği üst sınıra erişti. Doğal mekanizmalar nüfusu azaltmak için devreye girdi. İkincisi ise, Evrim Teorisi de devrede. En zayıf ve istikrarsız olanlardan başlayarak, toplumlar birer birer kırıma uğrayacak. Çok karamsar tezler bunlar. Fakat verilen örnekler ve istatistikler insanı derin derin düşünmeye zorluyor.

Halen dünya nüfusu 8 milyar civarında. Birleşmiş Milletler’e göre bu yüzyılın sonunda 10.9 milyara yükselecek. Bu çok şüpheli. Teknolojik gelişmeler ve yaşadığımız müsrif hayat adeta yaşam süremizi kısıtlamak için bir biriyle yarışıyor.

Daha fazla tarım ve yaşam alanı yaratmak için çevreyi acımasızca iğfal ediyoruz, bu sayede daha önce bizimle teması olmayan canlı türlerinde bulunan virüsler bize sıçrayıp pandemiler üretiyor. Hava yolculuğu sayesinde bu hastalıklar hızla tüm küreye yayılıyor. Her akarsuya baraj inşa ederek, iklim değişikliği yüzünden daha sık rastlanan sel ve taşkınların afete dönmesini kolaylaştırıyoruz.

Tarihte böyle aptalca yaşamanın Tabiat Ana tarafından nasıl cezalandırıldığının çok acı bir örneği var. Avrupa’nın Kara Veba salgını. (Mezo-Amerika kültürleri de örnek gösterilebilir aslında.) 1300’lerin başlangıcında Avrupa’nın nüfusu zamanın teknolojisinin taşıyabileceğinin ötesine geçmişti (390 milyon). Daha salgın Kıta’yı vurmadan, İngiltere’nin nüfusu daralmaya başlamıştı bile. Akabinde birkaç yıl hasadın kötü geçmesi, zaten bağışıklığı düşük nüfusu pandemiye kurban etti.

Yazının devamı için TIKLAYINIZ!