Kara Kuğu beklerken, korona buyurdu

İş nedeniyle yurtdışına çıkıyorum, Yeni Atatürk İstanbul ve Uçsuz Bucaksız Kervan Geçmez Hava Limanı’nda güzel insanımızın tıbbi maske taktığını görüp resmen dumur oldum. Yahu, biz Çernobilli çayı içtik, deli danalı eti yedik, HIV geldi takmadık, ne iş bu? HIV kol gezerken kondom takmayan, radyoaktif çayı hazma iyi geliyor diye misliyle höpürdeten, ben danadan daha deliyim diyen bu kahraman millete ne oldu? Biraz Prof Canan Karatay seyredin ya!

Bendeniz de söylemesi ayıp, hafif bir bronşitten muzdaribim, aralıksız öksürüyorum “Yaklaşmayın, şimdi Çin’den geldim” diye nara atarak, linç edilmekten zor kurtuldum.

Dünya Gezegeni’nde en tehlikeli ve bulaşıcı virüs insanoğludur, çünkü öküz gibi çiftleşip çoğalır ve gittiği yerde bir daha ot bitmez. Koronovirüs’ün Kara Veba’dan, İspanyol Gribi’ne, SARS’a kadar şanlı bir geçmişe sahip olan salgınlar tarihimizde alacağı sıralamayı kestirmek için çok erken, fakat insanoğlunun soyunu tüketmesini maalesef bu aşamada garanti edemiyorum. Fakat, Pazar günü itibarıyla vaka ve ölü sayısının SARS’ı geçmesi, korona’nın bize bir hayli çektireceğini anımsatıyor.

Korona öldürücü bir virüs değil, hatta arabayla 3cü Köprüden geçerken kafanıza kamyon lastiği düşüp tahtalı köyü boylama ihtimaliniz daha yüksek diyebilirim. Ama çok uzun bir inkubasyon süresi var ve bir çok hasta kendini basit bir gribe yakalanmış hissettiği için—dedim ya—öküz gibi çiftleşmeye, öpüşmeye ve kafa tokuşturmaya devam ediyor, yani hastalığı yayıyor. Bu ilk tehlike.

Yazının devamı için TIKLAYINIZ!