‘İklim’de çözüm: Çevresel adalet

Türkiye ekonomisinin gündeminin yoğun olarak döviz kurlarında aşırı oynaklık tartışmalarıyla dolu olduğunun farkındayım. Bu nedenle, küresel ortamda, maliyet enflasyonu baskısı, enerji fiyatları başta olmak üzere, küresel emtia fiyatlarındaki tarihi yükselişler ve sebep olduğu maliyet baskısı bir yana, kimi ülkelerde 4., kimi ülkelerde ise 5. dalgası ciddi manada hissedilmeye başlanmış olan ‘Kovid-19’ gündemin ilk sıralarındaki yerlerini korumakta. Yükselen enflasyon dünyanın önde gelen ekonomilerinin tümünde ortak problemi oluştursalar da, uluslararası ekonomi kurumları para ve maliye politikası patikasının ‘sertleştirilmemesi’; çünkü küresel pandeminin sebep olduğu belirsizliklerin halen devam ettiği yönündeki uyarılarını yinelemekteler.

Bu noktada, güncele yönelik, yakın döneme yönelik sıcak başlıkların yanı sıra, önümüzdeki 5 ile 10 yılı derinden etkileyecek konular da küresel ölçekte ihmal edilmiyor, hiç kuşkusuz. Bunlardan birisi de ‘iklim değişikliği’ başlığı. Birleşmiş Milletler (BM), Ekonomik İşbirliği ve Kalkınma Örgütü (OECD), Dünya Ticaret Örgütü (DTÖ), Dünya Bankası ve IMF, herkesin gündeminde öncelikli madde iklim değişikliği ve iklim krizi. Bilhassa, BM Küresel İklim Değişikliği Zirvesi (COP26) geride kaldıktan sonra, küresel iklim değişikliği ile mücadelenin başarısında giderek öncelik kazanan bir kavramın çok konuşulacağını gözlemliyoruz: ‘Çevresel adalet’ (environmental justice). İklim değişikliği ile mücadele ulusal ve uluslararası düzeyde geniş kapsamlı sınamaların yapıldığı bir dönemde, çevresel adalet çok kritik bir eşik olarak ele alınıyor.

Yazının devamı için TIKLAYINIZ!