Haftalık Borsa Yorumları – (4-8 Nisan 2022)

Piyasaların ağırlıklı gündemi Rusya-Ukrayna kaynaklı gelişmeler olmaya devam ediyor.

Görüşmelerde sağlanan ateşkes ve barış umudunu piyasalar olumlu karşıladı. Ancak Rusya ve ABD’nin görüşme sonuçlarına temkinli yaklaşmaları ve savaşın görüşmelerin ardından da sürüyor olması bu yöndeki iyimserliği biraz zayıflattı. Türkiye’nin öncü olduğu diplomatik çabalar sürüyor. Ateşkes ve barış olasılığı artan risk iştahıyla borsalarda tepki yükselişlerine neden olurken güvenli limanlara ilgiyi azalttı. Altının ons fiyatında yükseliş denemeleri zayıf kaldı. Petrol fiyatlarında ise düşüş derinlik kazanmış görülüyor. Bu gelişmede anlaşma beklentileri dışında ABD’nin önümüzdeki 6 ay boyunca stratejik petrol rezervlerinden günde 1 milyon varili serbest bırakma kararı ve Perşembe günkü OPEC+ toplantısından gelen üretim artışı kararı etkili oldu. OPEC+ petrol üretimini Mayıs ayında beklendiği gibi günlük 432 bin varil artırma konusunda anlaştı. Daha geniş vadede, Omicron vakalarındaki artış ve küresel ekonomide büyüme beklentilerinin aşağı yönlü revize edilmesi var. İngiltere de stratejik petrol rezervlerinin serbest bırakılmasında ABD’ye katılma kararı adı. ABD Başkanı Joe Biden müttefiklerin kendi stoklarından 50 milyon varil kadar serbest bırakmasını beklediğini açıklamıştı. Bu arada Rusya doğalgazı dost olmayan ülkelere “rubleyle satış” dönemi başlattı. Almanya ise Rusya’dan ithal edilen doğalgaz için ödemelerini euro olarak yapacağını açıkladı. Rusya’nın dünyanın en önemli enerji tedarikçilerinden biri olması nedeniyle savaşın en belirgin yansımaları petrol fiyatları üzerinde kendini gösterdi. Bir savaş da petrolde yaşanıyor desek yanılmış olmayız. ABD dolarındaki (Dolar Endeksi) zayıflama yerini tekrar küçük çaplı da olsa bir değerlenmeye bırakırken referans olarak görülen ABD 10 yıllık bono faiz oranında yükseliş hareketi yerini düşüşe bıraktı ve %2.50 seviyesinin altında işlem görmeye başladı.

Bir diğer önemli gündem merkez bankaları para politikaları. Bu ayki toplantıda faiz artışına başlayan ABD Merkez Bankası’ndan (Fed) sonra Avrupa Merkez Bankası (ECB) için de bu yıl faiz artırım beklentileri kuvvetlendi. Fed diğer merkez bankaları için önemli bir referans. Almanya’nın %7.3 ile son 30 yılın en yüksek enflasyonuna ulaşması sonrası ECB için faiz artışı olasılığının daha da arttığı söylenebilir. Beklentiler bu yıl için iki faiz artırımı yönünde. Avrupa Merkez Bankası (ECB) Üyesi ve Hollanda Merkez Bankası Başkanı Klaas Knot, “Faiz artışı eylül, ekim veya aralıkta olabilir derken 3. çeyrekten daha erken gevşek para politikasının küçülmesini beklemiyoruz” dedi. Avrupa Merkez Bankası Başkanı Christine Lagarde yaptığı açıklamada, Avrupa zor bir döneme giriyor, kısa vadede daha yüksek enflasyon ve daha yavaş ekonomik büyüme ile karşı karşıya kalacağız” dedi. Beklentiler böyle olunca faiz artırım düşüncesi olağan bir gelişme olacaktır. Fed’in bu yılki yol haritası eğer bir değişim olmazsa, daha çok 50 baz puanlık adımlarla %2.50 faiz, mayıs toplantısından itibaren bilanço küçültme işlemlerine başlanması yönünde olacak. Para politikası netlik kazanınca Cuma günü açıklanan ABD mart tarım dışı istihdamının piyasalara etkisi oldukça sınırlı kaldı. İstihdam, ekonomik görünümü en iyi yansıtan verilerden biri. Son istihdam verileri bir zayıflama sinyali olarak da alınabilir. Hatırlanırsa, IMF başta olmak üzere bir çok kurum tarafından Türkiye dahil küresel ekonomi için büyüme tahminleri aşağı yönlü revize edilmişti. Yüksek enflasyon, düşük büyüme bir stagflasyon (enflasyon ve durgunluk bir arada) getirir mi tartışmaları biraz da buradan kaynaklanıyor. Rusya-Ukrayna olayı gündemde geriye düşerse merkez bankaları yerini doldurmaya hazır vaziyette bekliyor. Fakat piyasalar bu yöndeki gelişmelere karşı önemli ölçüde hazırlanmış görünüyor. Asıl zorluk dış finansman ihtiyacındaki ülkeler için olacak. Borçlanma ve kaynak maliyetleri yükselecek.

İç gündemde bugün için Türkiye mart ayına ait enflasyon verileri ilk sırada. TCMB’nin açıkladığı yurtdışı yerleşiklerin hisse senetleri ve tahvil bono (DİBS) verilerine göre 25 Mart ile biten haftada; Yabancılar hisse senetlerinde 17.4 milyon dolar alım, tahvil bonoda 104.8 milyon dolarlık satış gerçekleşti. Hisse senetlerinde son haftalarda aralıksız yabancı satışları sürüyordu. Uzun sayılabilecek bir aradan sonra ilk defa zayıf da olsa alım tarafında görülmeleri kayda değer bir gelişme. Tahvil bonoda ise yüksek faize rağmen satış süreci devam ediyor. Rusya-Ukrayna olayında Türkiye’nin stratejik açıdan jeopolitik konumunun öne çıkması, AB ve ABD ile yakınlaşmanın yabancı yatırımcı nezdinde bir etkisi olacak mı konusu önümüzdeki dönemde izlenmeye devam edilecek. AB ile üyelik görüşmelerinin tekrar başlaması ve ABD ile savunma alanındaki yaptırımların kaldırılması gibi konularda ilerleme kaydedilip edilmeyeceği piyasalar ve yabancı yatırımcılar açısından önemli.

Borsalar yüksek enflasyondan korunma açısından alternatif olma özelliğini koruduğu yönünde değerlendirmeler önemli. Piyasalarda zor gündeme rağmen olumlu havayı tekrar kazanma yönündeki eğilim öne çıkmış durumda.