Haftalık Borsa Yorumları – (20-24 Haziran 2022)

Piyasalarda gündemi merkez bankaları ve gelen faiz artırım kararları belirliyor.

Ekonomi yönetimleri yüksek enflasyona karşı en etkili mücadele aracı olarak faiz artırımlarına gittiler. Fed 75 baz puanlık artışla birlikte son 28 yılın en sert artışını gerçekleştirdi. Buna sebep olarak ABD mayıs enflasyonunun %8.6 ile yükselişin tekrar ivme kazanması görüldü. Toplantı sonrası yapılan açıklamalarda, ekonomideki büyüme tahminleri aşağıya çekilirken agresif sıkılaşma döngüsünün devam edeceği sinyali verildi. Fed üyelerinin yıl sonuna kadar faizin yüzde 3,4 seviyesinde olacağını ve 175 baz puanlık daha artış öngörüleri ile enflasyonun yüksek kalmaya devam edeceği vurguları vardı. Toplantı sonrası Fed Başkanı Powell ise; Enflasyonun yüksekliği ve kontrol altına alınması gerekliliğine, 75 baz puanlık faiz artışının önden yüklemli olduğuna vurgu yaparken sonraki toplantılarda mevcut görünüme göre karar vereceklerini söyledi. Ayrıca, ABD ekonomisi güçlü ve sağlıklı, ekonomide genel bir yavaşlama işareti yok. ABD ekonomisi daha yüksek faizlerle başa çıkacak kadar iyi konumlanmış durumda. Hala ekonominin yumuşak iniş yapabileceğine inanıyoruz. Gelecek toplantıda esnek olunacağı, 50 veya 75 baz puanlık artışın olası göründüğü, görüşlerine yer verdi. Piyasalar tarafından faiz artışı sert, açıklamalar oldukça “şahin” bulundu. Yüksek faiz ve parasal sıkılaşmanın doğal sonucu olarak ABD ve küresel ekonomiye ilişkin resesyon ve yavaşlama beklentileri arttı. Bu durum sert düşen borsalar başta olmak üzere piyasalar tarafından fiyatlanmaya başlandı. ABD S&P 500 Endeksi’nde düşüşü ve zayıf görünümü temsil eden “ayı piyasasına” girildiği kabul edildi. Hatırlanırsa geçen haftaki yazımızda, 50 baz puanlık faiz artışının beklentiler dahilinde olduğu, 75 baz puanlık artış olursa piyasaların farklı tepki verebileceği konusunda uyarılarımız vardı. Arz yönlü tehditler devam etmekle birlikte yüksek faizle talebin baskı altına alınması, enflasyon üzerinde belli ölçüde etkili olabilir. Rusya olayı ve tedarik yollarındaki aksaklıklar hala gündemde. Fed merkez bankaları için önemli bir referans ve öncü olduğu için geçen hafta İngiltere, Arjantin, İsviçre ve Macaristan diğer merkez bankaları da faiz artırımlarına giderek onu izlediler. Avrupa Merkez Bankası’ndan da temmuz toplantısında faiz artışı bekleniyor. Japonya, Çin, Türkiye ise büyüme ve ekonomiyi destekleme tercihleriyle düşük faiz politikalarında ısrarcı olmaya devam ediyor. Bu arada IMF eski İcra Direktörü Rakesh Mohan’dan dikkat çeken ve birçok kişinin aklından geçen bir açıklama geldi. Mohan, “Birçok ekonomistten gelen uyarıya rağmen gelişmiş ülkelerdeki merkez bankalarının, enflasyonu ciddiye almadığını ve müdahalede geç kaldıklarını, Ukrayna savaşının devam etmesi durumunda küresel ticarette çok ciddi sorunlar yaşanacağını ve bu durumun enflasyonist baskıları artıracağını” söyledi. Geçen yıl başta ABD Hazine Bakanı Yellen ile Fed ve Avrupa Merkez Bankası (ECB) başkanlarının “enflasyondaki yükseliş geçici” söylemleri klişeleşmişti. Geçtiğimiz günlerde ABD Hazine Bakanı Yellen “yanıldım” dediğinde ise iş işten geçmişti. Bu arada ABD Başkanı Joe Biden ise moral vermeye devam ediyor. Biden, bir durgunluğun “kaçınılmaz olmadığını” ve ABD’nin enflasyonun üstesinden geleceğinden emin olduğunu söyledi. Yellen ve Powell o kadar emin değil tabi ki. Son gelişmelerle ilgili ez cümle; Piyasaları ve ekonomideki büyümeleri besleyen “düşük faiz ve bol likidite ortamı” artık sonlandı. Diğer yandan dış finansman ihtiyacındaki Türkiye gibi ülkeler için para daha pahalı ve kıt olacak. Borsalarda temkinli görünümün devamı olası görülüyor.

Altın ons fiyatı bu dönem oldukça dalgalı. Fed faiz artışının ardından önce bir yukarı tepki verse de sonraki aşamada ABD 10 yıllık oranındaki yükseliş, ABD dolarındaki değerlenme ile altında düşüş yaşandı. Enflasyon ile mücadelede kararlı politikalar ve resesyon beklentileriyle ABD 10 yıllık bono faiz oranındaki geri çekilme ve ABD dolarındaki zayıflama ile tekrar tepki yükselişi görüldü. Ancak yüksek faiz politikaları nedeniyle çıkış denemeleri sınırlı kaldı. Altının ons fiyatı kısa dönem 1.800-1.880 dolar bandına sıkışmış durumda. İç piyasalarda ise dolar/TL kurundaki yükseliş nedeniyle gram/TL fiyatı 1.000 TL’nin üzerinde işlem görmeye devam ediyor. Dolar Endeksi 105 seviyesinin üzerinde kalmakta zorlanırken ECB’nin temmuz toplantısında faiz artırım beklentileri nedeniyle eurodaki zayıflama, euro/dolar paritesindeki 1.0350 seviyesinin üzerinde durmuş görülüyor. Petrol fiyatında ise gerileme devam ediyor. Başka arızi sebepler dışında bu aşamada fiyat düşüşüne ana etken ekonomideki yavaşlama ile talebin zayıflayacağı beklentileri. Brent petrol 120 doların altında işlem görüyor. Ancak bunun dolar/TL kurundaki artış nedeniyle iç piyasalarda akaryakıt fiyatlarına düşüş yönlü yansımaları olmadı. Akaryakıt zamları sürüyor. Para politikalarındaki agresif değişimlere karşı yatırım araçları da dalgalanıyor. Amaç, yüksek enflasyonu yenecek getiri arayışı. Bu arayış tekrar yatırımcının ilgisini hisse senetleri ve borsaya çevirir mi? Bunu zamanla göreceğiz. Borsa İstanbul özelinde söylenecek olunursa fiyat kazanç gibi bilanço analiz göstergelerine göre hala ucuz görünüm korunuyor. BIST100 Endeksi fiyat kazanç oranı 6.50-7.00 bandında geziniyor. Bu durum sadece, tek başına alıcı çekmek için yeterli olmayabilir. Diğer koşulların da sağlanması, gündemin rahatlaması ve dengenin oluşması bu noktada önemli olacak.

TCMB verilerine göre “yurtdışı yerleşiklerin hisse senetleri ve tahvil bono” işlemleri önemli gündem konuları arasındaki yerini koruyor. Yabancı yatırımcılar 3 Haziran ile biten haftada hisse senetlerinde 130 milyon dolar alım yapmışlardı. Ancak perşembe günü açıklanan TCMB verilerinde görüldüğü üzere 10 Haziran haftasında; Hisse senetlerinde 316 milyon dolar, tahvil bonoda (DİBS) 85 milyon dolar satış yaptıkları görüldü. Borsada yabancı takas saklama oranı ise cuma günü itibariyle %34’ün altına düşmüş durumda (%33.87). Tarihin en düşük seviyelerinden biri. Diğer yandan Hazine ve Maliye Bakanlığı verilerine göre, yüksek faize rağmen “İç borç stokunda yurtdışı yerleşiklerin” payında gerileme sürüyor. Ocak ayı itibariyle %2.8 olan pay (46.5 milyar TL) nisan ayı sonunda %1.7 seviyesine (35.8 milyar TL) çekilmiş durumda. Dış bakış ve fiyatlamayı gösteren Türkiye’nin 5 yıllık CDS oranı ise 800 seviyesinin üzerinde kalmaya devam ediyor. Sıcak para çıkışları bir ölçüde yüksek risk primleriyle ilgili. TCMB brüt rezervleri ve bankalardaki yabancı para mevduatlarında 10 Haziran haftası itibariyle hafif sayılabilecek gerilemeler görülse de belirgin bir değişim olmamış. TCMB brüt rezervleri 102, yurtiçi yerleşiklerin bankalardaki döviz mevduatı 213 milyar dolar seviyelerinde seyrediyor. Son dönemde zayıflayana yabancı ilgisinin Türkiye mali piyasalarına tekrar başlaması piyasaların seyri açısından önemli olacak. Bu aşamada bu yönde bir sinyal henüz görülmüyor.

Piyasalarda dalgalı seyirle birlikte yön arayışı sürebilir. Bu çerçevede borsalarda tepki alım denemeleri görülebilir. Ancak merkez bankalarının faiz artırım ve parasal sıkılaşma politikaları olası tepki çıkışlarını sınırlayacak bir gelişme olarak geçerliliğini koruyor. Bununla birlikte yaklaşan ikinci çeyrek bilançolarına bağlı beklentilerle hisse bazlı hareketlilik yoğun olmaya devam edebilir.