Haftalık Borsa Yorumları – (18-22 Ekim 2021)

Piyasalarda kararsızlık ve yön arayışı sürüyor.

Koronavirüs ile birlikte ekonomiye destek için piyasaya verilen bol para, aşının bulunmasıyla kısıtlamaların kaldırılması ve sonrasında ekonomilerdeki ciddi toparlanma ve varlık fiyatlarındaki yükseliş, artan talebe uyum sağlayamayan enerji emtialarındaki üretim yetersizliği ve tedarik sorunlarına bağlı olarak enflasyon yükselişini sürdürüyor. Bu durum ekonomi yönetimlerini önemli bir kararın eşiğine getirdi. Karar vericiler, enflasyona göz yumarak ekonomideki büyümeye bir süre destek verecekler veya artan enflasyon kaygılarıyla birlikte parasal sıkılaştırmaya gidip daraltıcı politikalara yönelecekler ve ekonomide soğutma çalışmalarına başlayacaklar. Bu arada stagflasyon (resesyon ile yüksek enflasyonunun eş zamanlı görülmesi) tartışmaları da sürüyor. ABD Merkez Bankası (Fed) başta olmak üzere öncü merkez bankalarının niyetleri aslında belli. Erken veya geç kalmak gibi bir ikilem ile birlikte daha çok zamanlama konusunda bir tereddüt var. Fed yetkilileri ve bölge başkanlarının açıklamalarına bakıldığında tam bir görüş birliğinden söz etmek zor. Farklı görüşler mevcut. Erken bir sıkılaştırma ekonomik toparlanmaya zarar verirken geç kalınması durumunda enflasyonun kontrolden çıkması gibi riskler mevcut. Şu sıralar maliyet enflasyonu açısından oldukça önemli görülen doğal gaz, petrol ve kömür fiyatlarında yükselişler sürerken. Bu açıdan Fed’in kasım veya aralık aylarında tahvil alımlarının azaltımına başlaması öngörülüyor. Geçen hafta açıklanan Fed tutanaklarında bu durum açıkça dillendirilmiş. Eğer Fed bu yönde bir adım atarsa Avrupa ve diğer gelişmiş ülke merkez bankaları onu takip edecek. Rusya ve Brezilya başta olmak üzere Türkiye’nin de dahil olduğu gelişen ülkeler kategorisinde bir çok ülke faiz artışına başladı bile. Hatta birkaç kez üst üste faiz artırımı yaptılar. Türkiye’de ise durum biraz farklı. TCMB geçen ay bir puanlık faiz indirimine gitti. Önümüzdeki hafta tekrar faiz indiriminin gelip gelmeyeceği tartışılıyor. Piyasaların seyri merkez bankaları para politikaları kararlarıyla oldukça ilgili. Geçen hafta ABD eylül tüketici enflasyonu (TÜFE) yüzde 5.4 ile beklentilerin biraz üzerinde geldi. Bu rakam 2008 haziran ayındaki yüzde 5.6 seviyesinden bu yana en yüksek seviye. Yükselen enflasyona rağmen ABD başta olmak üzere dış borsalardaki yükselişi açıklanan 3.çeyrek bilançolarının beklentilerden iyi gelmesi ve ekonomik verilerdeki olumlu görünüme bağlamak gerekir.

TCMB’de yapılan atama ve görev değişikliklerinin ardından faiz indiriminin devamı yönünde artan bir piyasa algısı ve fiyatlaması söz konusu. Ancak döviz kurlarındaki yükseliş, ayrıca kur geçişkenliğine bağlı olarak artan enflasyon kaygıları ve dış dünyadaki parasal sıkılaştırma hazırlıkları da önemli. Bu durumun karar noktasında dikkate alınması olağan bir gelişme olacaktır. Diğer yandan, enflasyonun altında faiz uygulamasının (eksi faiz) olumsuz sonuçları daha önce tecrübe edilmiş bir konu. Bu yönden bakılınca faiz kararının pas geçilmesi olası görülüyor. Ancak Eylül toplantısıyla birlikte TCMB sıkı para politikasından gevşek modele geçmişti. Bu eğilim sürüyor ise faiz indirimlerinin devamı da mümkün olabilir. Bize göre birinci şık daha olası görülse de yine de 21 Ekim Perşembe günü saat 14.00’deki kararı görmek yerinde olacak. Diğer gündem konuları arasında 22 Ekim Cuma günü açıklanacak S&P’nin Türkiye değerlendirmeleri var. Kredi notunda ve görünümde değişim beklenmiyor.

Bankalardaki döviz mevduatı 8 Ekim haftasında bir önceki haftaya göre 1.6 milyar dolar artışla 234.2 milyar dolara yükseldi. Döviz kurları düşse de yükselse de yabancı para mevduatında çözülme görülmüyor. TCMB brüt rezervleri ise yine 8 Ekim ile biten haftada 1.7 milyar dolar artışla 123.4 milyar dolara ulaştı. Aynı hafta yurtdışı yerleşiklerin hisse senetleri ve tahvil bonodaki çıkışların sürdüğü görüldü. Toplamda 62 milyon dolarlık bir yabancı çıkışı var. Borsa İstanbul’daki yabancı payındaki gerileme, döviz kurları ve tahvil faiz oranlarındaki yükseliş bu yönde sinyal verdi. Ayrıca TCMB faiz indirirken kısa ve uzun dönemli gösterge tahvil faizlerindeki (piyasa faizi) yükselişin sürüyor olması kayda değer bir görünüm. İç piyasalarda dışarıya göre daha zayıf bir görünüm hakim.