Haftalık Borsa Yorumları – (16-20 Mayıs 2022)

Piyasalarda dalgalı seyir devam ediyor.

Gündemde ilk çeyrek bilanço sonuçları, merkez bankaları para politikaları ve enflasyon ağırlıklı gelişmeler öne çıkmış durumda. Cuma günkü paralel harekete rağmen Borsa İstanbul’un dış borsalarla uyumsuzluğu ise genelde korunuyor. Cuma günü iç ve dış borsalarda görülen toparlanma bu aşamada tepki yükselişi boyutunda. Borsa İstanbul’da dış borsalardaki zayıf görünümün yansıması dışında Hazine’nin bir süredir enflasyona endeksli tahvil ihracı hazırlığında olduğu, bunun da borsadan para çıkışına neden olabileceği yönündeki söylem veya spekülasyonlar etkili oldu. Yüksek enflasyon nedeniyle ihraç konusu olan tahvillerin yüksek getirili olacağı ve hisse senetlerine alternatif olabileceği konusunda değerlendirmeler yapıldı. Söz konusu tahvil için bir hazırlık olduğu yetkililer tarafından bahse konu edilse de detay ve zaman konusunda henüz bir açıklama gelmiş değil. Yılın ilk çeyreğine ilişkin bilançoların yayınlanması ise geçen hafta tamamlandı. Bilançolarla ilgili fiyatlamalar kısa dönem için belli ölçüde yapıldı. Diğer yandan piyasaları taşıyacak yeni beklenti ihtiyacı sürmekle birlikte Borsa İstanbul’da çıkış hareketi ivme kaybetmiş durumda. Teknik açıdan da bir güç kaybından söz etmek mümkün. Bu bakımdan 03/2022 bilanço sonuçlarına göre hisse bazlı seçici hareketler öne çıkabilir. Bir diğer değerlendirme; İlk çeyrek bilançolarının genelde olumlu geldiği ve fiyat kazanç oranı gibi değerlendirme kriterlerine göre hisselerin ucuz olduğu yönünde (yatırım tavsiyesi değildir). Yüksek gelen bilanço kârları dışında borsada yaşanan düşüşle birlikte fiyat kazanç oranları da geriledi. BIST100 Endeksi hisselerinin fiyat kazanç ortalaması 6.5 seviyesine kadar çekildi. Geçen yılın aralık ayında 13, bu yılın nisan ayında ise 8.5 seviyelerindeydi. Ancak bu verilerin fiyatlanması ve hisselerin ederine ulaşması için piyasanın genel görünümünün de elverişli olması gerekir. Ayrıca, yüksek enflasyona karşı hisse senetlerinin halen önemli bir alternatif olması konusu önemli. Mevcut faiz oranları enflasyonun oldukça altında (eksi faiz), döviz kurlarında bir tepki çıkışı görülse de getiri olarak bu aşamada düşük. Buna karşılık gayrimenkulde fiyat artışları sürüyor. Bakıldığında enflasyondan korunmak için çok fazla da bir seçenek görülmüyor. Bununla birlikte hisse senetlerinin bilanço ve temel verileri tek başına yeterli görülmeyebilir. Borsada yatırım yaparken genel konjonktür, gündem, beklenti gibi parametrelerin de mutlaka dikkate alınmasında yarar var.

Dış borsalarda risk iştahı zayıflamaya başladı. Gerçi aynı şeyleri Borsa İstanbul için de söylemek mümkün. ABD Merkez Bankası’nın faiz artırımı ve parasal sıkılaşma politikası uygulamaya başlaması, Avrupa Merkez Bankası’nın da benzer politikayı benimsediğinin açıklanması, yüksek enflasyon ve resesyon tartışmaları risk iştahını biraz azaltmış durumda. Fakat faiz artırım süreci başlasa da mevcut faiz oranları halen düşük ve borsaları besleyen likidite piyasalarda dolaşımda. ABD Merkez Bankası (Fed), haziran ayından itibaren bilanço küçültmeye ve tedrici olarak piyasadan likidite çekmeye başlayacak. Ayrıca bilançoların genelde olumlu gelmesi olağandışı bir gelişme olmadıktan sonra borsalardaki düşüşleri sınırlayan bir durum. Diğer yandan ABD Senatosu’nun Başkan Joe Biden tarafından Fed Başkanlığına ikinci dönem için aday gösterilen Jerome Powell’a onay vermesi istikrar ve piyasaların önünü görmesi açısından oldukça önemli. Fed Başkanı Powell’dan gelen son açıklamalar da kayda değer görüldü. Powell, “Bankanın gelecek iki toplantısında 50 baz puanlık ek faiz artırımlarının yapılmasının uygun olacağını düşündüklerini, işler beklenenden daha iyi giderse daha azını, daha kötü giderse de daha fazlasını yapmaya hazır olduklarını vurguladı. Enflasyonu yüzde 2’ye düşürme sürecinin biraz sancılı olacağını belirterek, yüksek enflasyonla mücadele etmemenin ve yerleşmesine izin vermenin daha acı verici olduğunu, yumuşak inişin kolay olmayacağını” söyledi. Bir bakıma çekince ve tereddütleri göstermekle birlikte ileriye yönelik projeksiyon da yapmış. Powell, uzun süredir piyasalarla sağlıklı bir iletişim içinde. Bu açıdan sözlü yönlendirmeleri piyasalarda karşılık buldu. Herhangi bir sürpriz ile karşılaşılmadı. Kriter ve parametreleri koydu, piyasalar ona göre gardını aldı. Özellikle enflasyon ve istihdam verileri geliş şekline göre de Fed’in ne karar alacağı birkaç ay öncesinden doğru tahmin edilebildi. Diğer dikkat çeken haber Avrupa Merkez Bankası (ECB) Başkanı Lagarde’nin konuşmasıydı. Lagarde; “Varlık alımları üçüncü çeyreğin başında bitirilmeli. Enflasyon tahminlerimiz giderek artan bir şekilde orta vadede enflasyonun hedefte olduğuna işaret ediyor. İlk faiz artırımı ise ECB’nin ileri dönük yönlendirmesinde işaret ettiği gibi varlık alımları tamamlandıktan bir süre sonra olacak. Buradaki bir süre sadece birkaç hafta anlamına gelebilir” dedi. Bu açıklama temmuz ayı gibi faiz artışı geliyor şeklinde değerlendirilirken Fed’in ardından ECB’nin de yol haritası en yetkili ağızdan önemli ölçüde şekillenmiş oldu.

Enflasyon gündemde yer tutan önemli satır başlıklarından biri oldu. Geçen hafta ABD, Almanya ve Çin nisan ayı enflasyon verilerini açıkladı. ABD TÜFE verisi beklentilerin biraz üzerinde %8.3 (beklenti %8.1, önceki%8.5), aylıkta %0.3 olarak açıklandı (beklenti %0.2, önceki %1.2). ABD nisan ayı ÜFE verileri ise aylık %0.5 (beklenti %0.5, önceki %1.4), yıllıkta %11.0 (beklenti 10.7, önceki 11.2) oldu. Nisan enflasyonu beklentilerin üzerinde olsa da mart ayının altında kalması zirvenin görülüp görülmediği tartışmalarını tekrar öne çıkardı. Bu konunun teyidi için birkaç ay daha son zirve olan 8.50 seviyesinin altında kalınırsa o takdirde bu yönde bir görüş oluşabilir.

Piyasalarda dalgalı seyir devamıyla borsalarda risk iştahındaki zayıflamaya bağlı olarak güç kaybı sürebilir. Bununla birlikte destek noktalarında tepki alımlarının görüldüğü ancak direnç seviyelerinin geçilemediği piyasa yapısı bir süre daha korunabilir.