Gıda enflasyonunun çözümü ‘israf’

Neoliberal ‘ortodoks’ iktisatçıların ‘enflasyonla mücadele’ hassasiyetine, hiç şüphesiz ki, belirli bir noktaya kadar katılmaktayız. Keynesyen kanat olarak, bizlerin hassasiyeti ise büyüme-istihdam-fiyat istikrarı üçgeninde, ekonominin diğer makro dengeleri de gözetilerek enflasyonla mücadele edilmesi. Neoliberal ‘ortodoks’ kanatla ayrıştığımız en temel nokta ise, bu kanadın iktisatçılarının ‘ekonomiyi soğutarak’, ‘talebi dizginleyerek’, faizleri yükselterek tasarrufları cazip hale getirmek suretiyle enflasyonla mücadeleyi yeterli görmeleri. Oysa, Türkiye’de enflasyonun talep, maliyet ve yapısal yönü bu kanadın yaklaşımlarından daha karmaşık, daha çetrefilli.

Neoliberal ‘ortodoks’ kanat, her nedense, Türkiye Ekonomisi’ndeki pazar yapısının fazlasıyla ‘oligopolistik’, eksik rekabet koşullarına bağlı olduğu ve reel sektörün fiyat belirleme alışkanlıklarında uzun döneme dayalı ‘ahlaki erozyon’un sebep olduğu negatif etki üzerinde hiç durmuyor. Bu nedenle, sektörlerde tüketici lehine ‘güçlü’ rekabet koşullarının oluşmasına yönelik daha somut önerilerde bulunmak biz iktisatçıların sorumlulukları arasında yer almakta.

Bu noktada, Türkiye’de tarım ve gıda endüstrisinde gözlemlenen ‘eksik rekabet piyasası’ koşulları ‘gıda enflasyonu’ ile mücadeledeki en önemli sorunlarımızın başında gelmekte.

Yazının devamı için TIKLAYINIZ!