‘Enflasyon’ kılıfıyla ‘faiz’ simsarlığı

Daha TCMB’nin 475 baz puanlık faiz artış kararının mürekkebi kurumadan, bir grup ‘piyasa’ ekonomisti, aralık ayındaki bir sonraki TCMB Para Politikası Kurulu toplantısında, ‘reel faiz’ getirisini 1/2 puan daha yukarı çekmek için, yeni bir faiz artışının gerekli olduğunu hemen dillendirmeye başladılar. Bunun adı, ‘enflasyon kılıfıyla faiz simsarlığı’dır. Bakıyorum, ekonomi politikalarına yönelik tercih ve uygulamada Hükümet’le ayrı görüşte olduğunu net olarak ortaya koyan iktisatçılar dahi, kendini ‘ekonomist’ olarak lanse eden bu arkadaşların ‘carry trade’e oynadıklarını belirtmekteler.

Çünkü, bu ‘ekonomistler’in değirmenine su taşıdıkları küresel spekülatörler ve uluslararası finans kurumları, TCMB’nin TL cinsinden hazine kağıtları üzerinden ‘carry trade’, yani başka ülkelerdeki tasarrufların TL tahvillere yönelmesini sağlayacak strateji yerine, bilinçli olarak döviz kurları üzerinden para kazanmaya (FX trade) odaklı bir strateji yürütüyorlar. Öyle ki, sisteme sürekli yeni oyuncu çekerek, ‘kolay’ ve ‘karlı’ para kazanmaya odaklı bir operasyon. Çünkü, bu küresel ekip, ABD ve Avrupa merkez bankalarından şu anda sıfıra yakın maliyetle kaynağı bulup, döviz kurlarına dayalı spekülasyondan çok para kazanıyorlar.

Dolayısıyla, TCMB’yi faiz arttırmaya zorlayarak, TL’nin ne kadar değer kazanmasını sağlarlar ise, o kadar daha fazla yabancı ve yerli oyuncuyu ‘FX trade’e davet edip, bu işten sağlam para kazanıyorlar. Ve, bu ‘ekonomistler’ gözümüzün içine bakarak, elleriyle ‘spekülasyon’ değirmenine su taşıdıklarını hissettirmemek için ‘enflasyon öncelik’ diyorlar; ‘enflasyonun belini kırmak için faizler mutlaka artmalı’ diyorlar. Peki, Türkiye ‘talep enflasyonu’ baskısında mı, sorguluyor muyuz? Hayır. Türkiye, 2016’dan beri ve 2017’den itibaren şiddeti artan bir tempoda ‘maliyet enflasyonu’ baskısı altında. Peki, ‘faiz artışı’ maliyet enflasyonuna derman olur mu? Kesinlikle hayır.

Yazının devamı için TIKLAYINIZ!