Borsalar: Ayı tuzağına yakalanmak

Gençlik yıllarımda Borsalar ve hisse senetleri hakkında daha çok makale yazardım. Hatta yer yer endeks seviyeleri üzerine yorumlar da verirdim. Zaman zarfında içinden geçtiğim ve halen süren teoretik ve etik bireysel inkişaf, ve kısaca “No country for old man” (Bu ülke ihtiyarlara göre değil) olarak adlandıracağım fon yöneticileri ve şirketlerin davranışlarından tiksinme sendromu beni Borsa yazmaktan caydırdı.

Borsaların geleceğin ve toplumsal ruh halinin aynası olması gerekir, biz okulda böyle öğrendik, 20 yıl da buna göre uygulama yaptık. 2008’de Fed QE programı adı altında mebzul miktarda para basmaya başlayınca, tuz koktu. “Greenspan put” “Bernanke put” olarak çıktı karşımıza. Yani dev fonlar artık husye veya rahimlerine güvenerek risk almıyorlar, “batacak gibi olursak, ABD Merkez Bankası bizi kurtarır” anlayışı içinde hareket ediyorlar. Artık ekonominin temel parametre ve değişkenlerinin, hatta şirketlerin defter değeri, Q katsayısı, VAFÖK gibi kavramların, hele hele siyasi gelişmelerin hisse senedi değerlemesinde önemi nerdeyse sıfıra inmişti.

Düşük faiz bir başka marazi davranışa daha yol açtı: Ucuz krediyle borçlanıp, kendi hisselerini geri alma. Hisse senedinin değerini beğenmeyen şirket, yani şirketin piyasa kapitalizasyonuna göre ikramiye alan Genel Müdür, piyasadaki hisse sayısını azaltıp, yatırımcısına ve kendine şirketin cebinden pahalı bir hediye veriyordu.

Türkiye’de ise artık Borsa bir yatırım aracı olmaktan çıkmış, Kızılderili Gazinosu’na dönmüştü. 2001’den bu yana yapılan regulasyon hataları ile yerli büyük yatırımcı silinmiş, SPK’nın “spekülatör” ve manipülatör” arasında farkı kavramaması nedeniyle, likidite yaratan “ufakçılar” da kaybolmuştu. Bir kaç dev yabancı fon hangi saiklerle bilinmez gelip sırf likit olduğu için bazı senetleri alıyorlar, kendi aralarında Papaz Kaçtı oynuyorlardı. Halkın kurumlara güvensizliği, fon yöneticilerine iştirakları oldukları bankalar tarafından yapılan baskılar ve gittikçe rasyonaliteden uzaklaşan bir makro-ekonomi politikası da sermaye piyasalarının gelişiminde elzem olan kurumsal varlık yönetimi endüstrisinin yeşermesini önlüyordu.

Yazının devamı için TIKLAYINIZ!