Başımıza geleceklerin farkında mıyız?

Dünya tarihinde Kara Veba, Hiroşima’ya atılan atom bombası, İspanyollar’ın tüm Latin Amerika nüfusunu taşıdıkları mikroplarla temizlemesi, Fatih Terim’in iyileşmesi ve antibiyotiğin keşfi gibi ayrı bir fasılda anlatılacak tarihi anlar yaşıyoruz. Öyle bir krizin içindeyiz ki, ardı ardına suratına yumruğu yiyip beyni dumura uğrayan boksörler gibi sırıtıp dövüşmeye devam ediyoruz. Çoğumuz da, “aşı bulundu”, “kinin iyi geliyormuş”, “yazın geçer” gibi bahanelerle avunup, o geceyi kabussuz atlatma peşindeyiz. Eleştirel değilim, hayatım boyunca çok büyük travmalar yaşadım, o psikolojiyi de anlıyorum.

Bu makaleyi de içinizi karartmak için yazmıyorum. Bizi öldüren virüs değil, bilgisizliktir. Sağlık ve ekonomik önlemlerini alan, geleceğin alacağı şekli sezip uzun soluklu plan yapanlar hayatta kalacak. Ötekiler acı çekecek. Ben Nostradamus da değilim, tahminlerimin çoğu yanlış çıkar, ama sürekli doğru tahmin yapanı da görmedim. Naçizane şu ana kadar sezdiklerimi sizinle paylaşmak isterim.

İlkin, bu salgın yazın bitecek, ya da ilaç veya aşı bulunacak diye hayallere kapılmayalım. Rusya’nın keşfettiğini iddia ettiği ilaç, ABD’nin Vietnam’da kullandığı bir sıtma ilacı. Bu açıklamaların çoğu milli propaganda. Dünya Sağlık Örgütü’nün websitesinden başka hiç bir kaynağa güvenmem, girin gerçekleri okuyun. Halen Afrika ve Latin Amerika’nın büyük bölümü yazı yaşıyor. Hava sıcak ve nemli veya kuru, ama Covid-19 iklim tanımıyor. Latin Amerika’da vaka sayısı 14 bini aşarken, uzmanlara göre bunun en az 10 katı da halkın arasında dolaşıyor. Afrika’da virüs hızla yayılırken zaten kırılgan olan sağlık sistemi ve kamu düzenini tehdit ediyor. Bir ila 3 yıl aralıklara devam edecek, bir sönüp bir parlayacak bir pandeminin ortasındayız. Covid-19’un en önemli özelliklerinden biri hastaların çoğunluğunda hiç bir semptom göstermemesi, bu yüzden Almanya ve Güney Kore gibi ülkeler hemen her vatandaşı teste tabi tutmaya doğru gidiyor. Çünkü kendisi dahi hasta olduğunu bilmeyen bir taşıyıcı, düzinelerle masumu yoğun bakımlık edebilir.

Karantinalar ve sokağa çıkma yasakları ile ABD ve AB’de salgının önünün alındığını farzedelim. Mesele o ülkeler değil ki? Hindistan hala 1.100 vaka rapor etmiş. 1.6 milyar nüfuslu, feci fakir, iç içe yaşayan bir ülke. İnandınız mı? Rusya’da Covid-19 hastalarının çoğu “ağır zaturreden öldü” raporu verilerek salgının yaygınlığı gizleniyor. İran, Irak’a bulaştırdı, şimdi de Suriye’ye sıçradı. Japonya’da vakalar yine artmaya başladı. Çin’de de yakında ikinci dalga başgösterecek.

İyi senaryoda bir yıl içinde filan aşı bulunur, dünyaya dağıtılması da altı ay alır, yani hastalık bir çok yerde 1.5 yılda filan biter.

Bu süre zarfında dünya ekonomisinin toparlanması da mucize olur. Çünkü, zaten zar-zor ayakta duran Gelişmekte Olan Ülkeler’in (GOÜ, Piyasalar = GOP) çok FX borçlu şirketleri yakında topu atacak. Arjantin, Güney Afrika Cumhuriyeti, Lübnan, Afrika’da adını dahi telaffuz edemediğim bir çok devlet de morataryum ilan edecek. Kredi notu indirimleri şimdiden başladı ve her gün çoğalarak sürecek. Türkiye gibi riskli kabul edilen ülkelere fon akışı iyice yavaşlayarak alınan parasal gevşeme tedbirlerini bertaraf edecek.

Yazının devamı için TIKLAYINIZ!