Amaç Türkiye’yi ‘ucuz’a kapatmak

Soğuk Savaş bittiğinde, Atlantik İttifakı’nın her iki kanadı açısından, bilhassa ABD açısından, ‘tek kutuplu’ bir dünyada pek çok fırsat kapısı da birlikte açılmıştı. Açılan fırsat kapılarından birisi de, öncelikle Amerikalı, sonrasında da Avrupalı şirketler için dünyanın her yerinde, gelişmekte olan ülke şirketleri arasında ‘başarılı’ olanları keşfetmek ve ‘palazlanmadan’ satın almaktı. 1980’de gelişmiş ekonomilerin dünyada sahip olduğu şirket hisseleri değeri 507,5 milyar dolar iken, bu rakam 1990’da 1,6 trilyon dolar, 1995’de ise 2,5 trilyon doları geçti. ABD’li şirketlerin hakim oldukları miktar ise, 705 milyar dolardı. Aynı rakam, 2015’de ABD’li şirketler için 6 trilyon dolara, Alman şirketleri için 1,8 trilyon dolara, İngiltere için 1,5, Fransa için 1,3, İsviçre için 1,1 ve Kanada şirketleri için 1 trilyon dolara dayanmıştı.

Amaç, Çin, Hindistan, Brezilya, Arjantin, Güney Afrika, Türkiye, Endonezya, Malezya, Vietnam ve Nijerya gibi, daha 1990’lı yılların ikinci yarısında parlak bir geleceğe doğru ilerleyecekleri anlaşılan, küresel nüfus, istihdam, üretim, ihracat projeksiyonlarında öne çıkan, ‘yıldızlaşacak’ ülkelerin şirketlerini önceden ‘ucuz’a kapatmaktı. Bu nedenle, Atlantik İttifakı’nın ‘sivil toplum kuruluşu’ görünümlü kurumları aracılığıyla, bu ülkelerin siyaset ve ekonomi dünyası, bu alanda yer alan tüm aktörler takibe alındı. Bu ülkelerin siyaset dünyasından, medya dünyasından, ‘sivil toplu’ dünyasından isimler ‘devşirildi’ ve ‘yükselen ekonomi’ konumundaki bu ülkeler ‘yakın markaj’a alındı.

Yazının devamı için TIKLAYINIZ!