AB’nin geleceği ve Türkiye

Avrupa Birliği’nin geleceği açısından Birleşik Krallık’ın, Britanya’nın ayrılma süreci (Brexit) her yönüyle zorlu bir etap oldu. Ayrılma müzakereleri Britanya’nın, İngiltere’nin bir nevi ödüllendirilmesiyle, pek çok imkanı AB cephesinden koparmasıyla sonuçlansa, yakın ve uzak gelecekte Birlik’ten kopmak isteyebilecek başka ülkeleri motive edebilirdi. Oysa, yüksek öğretim işbirliği ve öğrenci değişimi programı Erasmus da dahil olmak üzere, bir ülkenin Avrupa Birliği’nin bir parçası olması, farklı nesiller, yaş grupları, iş alanları, sektörler, toplumsal ve kültürel hayat ve yaşam standartlarına yönelik pek çok ortak imkan ve işbirliği fırsatı sunuyor.

Bu nedenle, kendi gençliğinin eğitim ve iş fırsatlarına yönelik işbirliği beklentilerini havada bırakmamak adına, İngiltere Başbakanı Johnson, Brexit sonrasında, Almanların kripto cihazı Enigma’nın şifre kodlarını çözen İngiliz bilim adamı Alan Turing’in adını taşıyan yeni bir program oluşturacaklarını ifade etti. Neticede, pek çok nedene bağlı olarak, bilhassa da Anglo- Sakson kardeşi ABD’nin de telkinleriyle, Birleşik Krallık gelecek 25 yılda yeniden şekillenecek küresel ekonomi- politikte alacağı pozisyonu AB’den bağımsız oluşturma kararı aldı. Bu durum, Avrupa Birliği projesinin mimarı ve lideri konumunda olan Almanya ve Fransa açısından, AB’nin geleceği için ‘heyecan verici’, ‘cesaretlendirici’ ve ‘meydan okuyan’ yeni bir yol haritası oluşturma, yeni bir ufuk çizme sorumluluğu getiriyor.

AB açısından en önemli sorunlardan birisini nüfus kaybı oluşturmakta. AB’nin nüfus artışı tümüyle durduğu gibi, BM raporları 2015 ile 2030 arası 4 ile 12 milyon arası bir nüfus kaybıyla, nüfusun 734 ile 726 milyon arası bir seviyeye gerileyebileceğine işaret ediyor.

Yazının devamı için TIKLAYINIZ!