21. Yüzyıl için ‘Milli Doktrin’ inşası

20. Yüzyıl’ın ilk yarısını milyonlarca insanın kaybedildiği, sakat kaldığı, evinden, yurdundan sürüldüğü, insanlık adına pek çok utancın ve trajedinin yaşandığı iki dünya savaşı ile geçirdik. 20. Yüzyıl’ın 2. yarısı ise, bir tarafta bir kez daha dünya savaşı yaşanmasın diye ‘sürdürülebilir barış’ ortamının inşası; paradoksal olarak, diğer tarafta ise nükleer güce dayalı ve dünyayı yok edecek silahların bir ‘düğme’ mesafesinde olduğu bir ‘Soğuk Savaş’ dönemiyle geçti. Dünyanın önde gelen ülkeleri, doğal olarak dış politika, güvenlik ve ekonomi alanına yönelik politika ve uygulamaları şekillendirecek ‘değerler bütünü’nü, yani ‘Milli Doktrin’lerini ‘iki kutuplu bir dünya’ya yönelik olarak inşa ettiler ve uyguladılar.

1990’lı yılların başlarında ‘iki kutuplu dünya’ya dayalı ‘Soğuk Savaş’ dönemi sona erdikten sonra, uluslararası sistemin ‘tek kutuplu dünya’ üzerinden, ‘tek süper güç’le yola devam edeceği düşünülse de, 10 yıllık bir belirsizlik dönemi sonrasında, yeni gelişmeler, 21. Yüzyıl’da dünya siyaseti ve ekonomisini ‘çok kutuplu dünya’ modelinin beklemekte olduğunu teyit etti. 2010-2020 arası, bir ölçüde ‘çok kutuplu dünya’ modeli çerçevesinde, çoklu ‘güç merkezi’ formatının sorgulandığı, adeta sağlamasının yapıldığı ve doğrulandığı bir dönem olarak geride kaldı. Bu nedenle, dünyanın önde gelen ülkeleri bugün ‘çok kutuplu dünya’ modeli ve çoklu ‘güç merkezi’ gerçeğine dayalı yeni bir ‘Milli Doktrin’ inşasını tamamlamak zorunda olduklarının farkındalar.

Yazının devamı için TIKLAYINIZ!