2022’nin ortasına kadar küresel koşullar zor

Dünya ekonomisi ‘Kovid-19’ küresel virüs salgınıyla bir kaç önemli şoku birlikte yaşadı; yaşamayı sürdürüyor. İlk şok, küresel ölçekte veya ülke ekonomisi ölçeğinde ‘talep şoku’ ve ‘arz şoku’nun birlikte yaşanmasıydı. Dünyanın önde gelen ülkelerinin küresel pandeminin ilk, 2. ve 3. dalgalarını ağırlıklı olarak uzun soluklu karantina, kapanma veya hayatı kısıtlama kararlarıyla yönetme gayretleri, önce ağır bir talep daralmasına, ardında da üretimin aksamıyla arz daralmasına sebep oldu. Dünya ekonomisi 3. dalganın sonuna doğru, ancak 2021 yılı bahar sonu, yaz başı gibi tekrar normale dönme, açılma kararları ile kendine gelebildi.

Ancak, ülke içi ekonomiler kısmen normalleşmiş olsa da, küresel ticaret ve küresel tedarik zincirindeki sıkışmalar, aksamalar ve son 40 yılda görülmemiş ölçüdeki gecikmeler, küresel emtia fiyatlarında da ciddi artışlara sebep oldu. Bu durum, 1973 ve 1979 petrol krizlerinden bu yana ilk kez, önde gelen ekonomilerde ve yükselen gelişmekte olan ekonomilerde ciddi bir maliyet enflasyonu sıçramasına sebep oldu. Almanya’nın 1975-2020 Üretici Fiyatları Endeksi yıllık değişim oranı ortalaması yüzde 1,7 iken, aynı oranın geçtiğimiz ekim ayı sonu itibariyle yüzde 18,2’ye ulaşmış olması, Almanya gibi enflasyon konusunda ‘kırmızı çizgi’si olan bir ülkenin bile küresel emtia ve enerji fiyatlarının etkisinden kurtulamadığını gösteriyor. Bununla birlikte, ne IMF, ne Dünya Bankası, ne de OECD açısından maliyet enflasyonuyla mücadele adına önerilebilen somut bir çözüm yok.

Yazının devamı için TIKLAYINIZ!